Seyahatteyim

Vilnius Seyahat Rehberi
Seyahatimin 4. ülkesi olan Litvanya’dayım. Başkent Vilnius’a iniş yapıyoruz. Otogarda kimsecikler yok desek yeridir. Ayrıca bir başkent garına göre çok küçük. Herhangi bir kasabanın garajı daha büyüktür inanın. Neyse bunlar sorun değil diyorum ve çantamı almak için otobüsün arkasındaki karmaşaya giriyorum. Herhangi bir sıra vs. yok. Göster al çantanı sistem bu. Bir şekilde çantamı alıyorum ve ilerliyorum. O sıra Türkçe konuşulduğunu duyuyorum yine.

Terminalin içine giriyorum ve bir wifi olabilecek cafe arıyorum. Fakat terminalde hayat çoktan bitmiş henüz saat gece bile olmamışken. Terminaldeki bir şehir haritasına bakıyorum ve o sıra Türkçe konuşan gençlerinde aynı dertten müzdarip olduklarını görüyorum. Finlandiya’da Erasmus ile okuyan, 3 arkadaş ile tanışıyorum; Merve, Simge ve Aydın. Biraz bakındıktan sonra çareyi dışarda aramak için dışarı çıkıyoruz ve birde ne görelim? Beğenmediğimiz, amerikan emperyalizmin en somut neferi, tarih ve insaniyet düşmanı! Denize düşen yılana sarılır hesabı giriyoruz içeri ne yapalım içeride wifi var. Aslında benim gideceğim yer belli haritadan bulabiliyorum çünkü Triposo offline olarak çalışıyor. Gençlerle biraz sohbet etmek ve onlara yardımcı olmak amacım. Gidecekleri oteli ve binmeleri gereken otobüsü buluyoruz internetten. Vilnius ne biçim bir yermiş yahu, burdan sonra nereye yolculuk? sohbetlerini yaptıktan sonra yollarımızı ayırıyoruz. Eğer bu yazıyı okuyorlarsa çok selamlar gönderiyorum.

Onlar otobüse bindikten sonra bende yürümeye başlıyorum. Benim yolum kısa yürüyerek varılabilir durumda. Fakat yola çıkınca farkediyorum ki çok da kısa bir yol değilmiş. Ayrıca yolda hiçbir aydınlatma olmayışı, insanı geçtim bir kedi bir köpek bile görememek beni biraz rahatsız etsede yürümeye devam ediyorum. Hayır anlamadığım şey şu her ne olursa olsun bir araba, bir insan ne biliyim bir köpek olmaz mı koca şehrin yollarında? Olmazmış demek ki diyerek yürümeye devam ediyorum ve aklıma hostel filminin güzel kareleri gelmeye başlıyor… Yok artık diyorum iyice saçmaladın. Gece gece oldukça uzun bir yol yaklaşık 4km kadar yürüyorum. Sonunda otelime yani Vivulskio Hotel’e kavuşuyorum. Biraz fazla arıyorum çünkü yolda ne bir tabela var nede sorabileceğim bir dükkan, bir insan, hiçbir şey yok. Çok yorgun olduğumdan hemen bir duş ve ardından yatağa yığılmaca planını uyguluyorum çok hızlı bir şekilde.

Sabah erkenden kalkıyorum ve keşfedilmeyi bekleyen şehir için yola çıkıyorum. Çantamı otelin bagaj odasına bırakmak istiyorum tabi, görevli kadın ve bana hemen karşısındaki merdiven altını gösteriyor. Herhangi bir kapak falan yok bildiğiniz bir merdiven var onun altı yer, yani insanlar yürüyor geçiyor yanında da bavullar falan. Bakışımdan anlıyor tabi merak etmeyin bir sorun olmaz diyor, iyi diyip koyuyorum. Sonuçta bu kadar zamandır aynı sistemi kullanıyorlar olmaz bişey. Otelden çıkıyorum ve gecenin aynısını sadece ortalığın aydınlanmış olduğunu görüyorum. İnsan sayısında çok az artış var ama hiç yokken 3-5 olmuş.

vilnius seyahat rehberi
Şehrin en kalabalık sokaklarından birine giriyorum. Hem biraz sohbet olsun hemde yer sorayım diyerek, hediyelik eşya dükkanlarından birine giriyorum ve hiç ingilizce bilmeyen birine denk geldiğimi farkediyorum, şaşırıyorum tabi. Tarifi bizim insanımız tarzında veriyor go, right right Vilnius da bu nasıl olabilirki diye şaşırıyorum ama birde bakıyorum ki orta yaş üstünün geneli böyle sadece gençler çok meraklı ingilizce konuşmaya. Bu yüzden nerede turist görseler hemen yardımcı oluyorlar ve gayette iyi konuşuyorlar. İleride bir dükkana daha giriyorum ve burda iki teyze ve bir amca ile karşılaşıyorum. Türkçe merhaba diyorum şaşırıyorlar tabi “aaa Türkmüsün sen?” diyorlar. “Evet Türküm” diyorum. Klasik sohbetlerden sonra İzmir’li Karşıyaka’lı sohbetinde buluyorum kendimi. Evet bildiğin hemşehrilerim çıkıyor. “Yalnız başına nasıl geziyorsun hiç mi korkmuyosun?” diyorlar bana teyzelerim. Yok diyorum böyle daha güzel hem. Onlar bir turla gelmişler ve o sokağa bırakılmışlar belli bir zaman sonra toplanma noktasına gideceklermiş. İyi seyahatler diyip ilerliyorum.

vilnius seyahat rehberi
Çok güzel kocaman bir park buluyorum şehrin ortasında. Etkileniyorum tabi sonuçta imreniyoruz bu yeşilliklere hele ki şehrin ortasında olunca, birde içinde bağıra çağıra mangal yapanlar, müziği sesini sonuna kadar açmış ergenler olmayınca. Parka girmeden önce gitmem gereken başka bir yer olduğunu farkediyorum Triposo sayesinde ve hemen o yöne doğru ilerliyorum.

vilnius seyahat rehberi
Aziz Anne Kilisesi, 500 yıldır hiç değiştirilmeden korunmuş bir yapı. Hemen yanında ise Vilnia nehri uzanıyor ve arkası tamamiyle yeşil alan. Yolun bir tarafı böyleyken diğer tarafı ise klasik şehir durumunda. Ama en azından yolun korunması gereken tarafını çok güzel korumuşlar diyorum kendi kendime.

vilnius seyahat rehberi
Vilnius’un en eski yapılarından biri olan Gediminas Kulesi’ne doğru çıkıyorum. 1400’lü yıllarda yapılan bu kuleye çıkmak için sağlam bir yokuş çıkıyorum, yoruluyorum fakat yorulduğuma deyiyor. Manzara oldukça güzel. Fakat bir sorun var bilin bakalım ne? Kulenin çevresinde, merdivenlerinde ve kule içinde tadilat var! Şaka gibi değil mi? Yok şaka değil gerçek baya bildiğiniz kocaman hiltiler, matkaplar harıl hurul çalışıyorlar. Buraya yaşlı insanlar nasıl çıkıyor ki diye düşünürken, kulenin diğer tarafına doğru yürüdüğümde, finiküler benzeri bir sistemin olduğunu görüyorum. Herneyse sporu severim diyorum ve aşağıya yürüyerek iniyorum.

vilnius seyahat rehberi
İnip parkın içinden geçiyorum ve Vinius Meydanı’na ulaşıyorum. Fakat burda karşılaşmak istemediğim sahne ile karşılaşıyorum. Bir grup memleketlim genç son derece yüksek sesle gülme/bağırma karışımı bir gürültü ile herkesi değil herşeyi rahatsız ediyor. Gülme ve anırma nedenleri az ileride ki sarışın kızlar bundan eminim zaten, sohbetin tonuda burada yazılamayacak cinsten. Hemen o an orada kısa bir süre utanıyorum sonra hepsi böyle değil ki bütün Türkler böyle değil ki bunlar berbat örnekler olabilir ama olsun hepsi öyle değil biz iyi bir milletiz orta asyayı düşün bak mesela… falan diyerek kendi kendimi telkin ediyorum. Ama avrupa bu yaratıkları görüp bizide bunlara göre değerlendiriyor ve aman aman diyorlar. Hani şu dünyayı ele geçirme düğmesi vardı ya? onun farklı bir versiyonu olsa keşke basıyosun ve bunları yok ediyorsun herşey, heryer çok bi güzel oluyor! Evet ben Lewis Carroll ile benzer bir kafadayım 🙂

vilnius seyahat rehberi
National Museum of Lithuania’nın hemen yanında bulunan heykellerden, Gediminas kulesi.

vilnius seyahat rehberi
National Museum of Lithuania, Litvanya’nın en önemli müzelerinden biri.

vilnius seyahat rehberi
Meydandan, meşhur Gedimino caddesine doğru yola koyuluyorum ama bir molayı hakettim artık diyerek yemek molası veriyorum. Sonrasında en fazla merak ettiğim yere doğru yola koyuluyorum; Soykırım Kurbanları Müzesi… Yolda bu üç ablayla karşılaşıyorum ve hafiften ürkütüyorlar beni. Litvanya National Drama Tiyatrosu girişi oldukça etkileyici ama nedense beni biraz ürküttü, nedenini tam anlayamadım. İç kısmında sarhoşlarla tartışan bir görevli var tartışma baya alevli gibi görünüyor. Sanırım sarhoş kişi mekanın kapı kısmına kokulu şeyler bırakmış.

vilnius seyahat rehberi
En sevdiğim caddesi burası oluyor Vilnius’un. Zaten bir tek bu caddesi var insan olan diyebilirim. Şaka bir yana en kalabalık caddesi burası. Fakat burada daha önce hiç karşılaşmadığım türde dilenci/ayyaş karışımı biri ile karşılaşıyorum. Kendisi benden daha genç bir Litvanyalı. Berbat kokuyor kelimesinin ete kemiğe bürünmüş hali ama eminim eti ve kemiğide ondan uzaklaşmak istiyordur çünkü böyle bir koku olamaz inanın. Kendisi peşimi bırakmadığı gibi sürekli para istiyor. Kendisine paramın olmadığını, kartla alışveriş yaptığımı söylüyorum. O zaman bana kartla birşeyler alacaksın diyor. Sabır diyorum ya sabır. Sonra internette okuduğum bir taktik geliyor Türkçe konuşuyorum dilini anlamıyor gibi davranıyım yerse diyorum ve işte orda bombayı patlatıyor bay burnu yok, “Kardeşim! Merhaba! Nasılsın!” evet yanlış okumadınız adam bildiğin Türkçe konuşuyor! Birkaç kelime öğrenmiş bir şekilde nasıl olmuş inanın bilmiyorum ve bilmekte istemiyorum. Gözünü seviyim git diycem bay burnu yok’a ama sev derse inanın sevemem kokudan ölürüm diye düşünüyorum ve sağlam bir tersleme yapıp üstüne yürüyorum çünkü kendisin elleri, kolları çok hareketli ve nedense hep çantama doğru manevralar yapıyor. Nece olduğunu bilmediğim bir dilde birşeyler söylüyor sanırım küfrediyor ve gidiyor. Tabi bende dururmuyum bende ediyorum Türkçe olarak en nadide parçalarımızla.

vilnius seyahat rehberi
Şimdi bana bazı arkadaşlar kesin kızacak ama bizim ülkede böyle bir heykel yapılsa yer gök ayağa kalkar eminim vay efendim gericilik vay efendim örtülü vay efendim bilmem ne diye. Eminim bundan bu olur. Çünkü bizde bu var, kendi medeniyetimizden, kültürümüzden, örfümüzden adetimizden utanıyoruz ve aşağılıyoruz sürekli olarak. Tamam uygulama ama saygı duy, en azından hakaret etme, bırak yapan yapsın sana ne? Bu yok bizde sürekli olarak hakaret var ve buna modernlik çağdaşlık gözüyle bakıyoruz. Berbat huylarımızdan biri işte bu. Bak adamlara hiçbir şekilde utanma yok tarihlerine, kültürlerine karşı.

vilnius seyahat rehberi
Bir yıkım yaşıyorum kısa süreli. Neden derseniz en çok merak ettiğim müze kapalı, daha doğrusu Pazartesi günleri kapalı, ve bende son derece Pazartesi bir günde kapısının önündeyim Vilnius Soykırım Kurbanları Müzesi’nin. Üzülüyorum tabi görmeyi çok isterdim. Başka zamana artık diyip duvarlarını inceliyorum. Bu müze ve yapılanların ne olduğunu merak eden varsa eğer Emine Kocabaş Kılınç’ın buradaki yazısını okumanızı öneririm. Bu yazıdan sonra bu müzeyi neden bu kadar gezmek istediğimi anlayacaksınız. Baltık ülkelerine saygım sonsuz. Bu ülkeler stalin ve hitler arasında sürekli olarak saldırı ve zulüme uğramışlar. Bugünlere gelmeleri, bağımsızlıklarını sağlayıp, bu kadar ileri bir kültüre ve medeniyete ulaşmaları hakikaten takdir edilmeli ve saygı duyulmalı.

vilnius seyahat rehberi
Müzenin kapalı olmasının üzüntüsü ile biraz daha dolaşıyorum çevresinde. Sonra bir kahve molası veriyim diyorum ve bir cafeye giriyorum. Çok şükür bir yer buluyorum ve güzel bir kahve eşliğinde cama düşen yağmur damlalarını izleyerek, burada neler neler yaşanmış düşünüyorum. Sonra biraz araştırma ve bilgi edinmek için dalıyorum internete. Çok geçmeden bu güzel moddan çıkıyorum, çünkü yanımda oturan iki genç Türkçe olarak bilmem nerdeki kızdan ve ona yapmayı düşündüklerinden bahsediyor. Arkadaş diyorum kendi kendime başka bir şey yok mu bizim aklımızda? Bu sohbete bir son vermeleri açısından, bir laf atıyorum selam gibilerinden. Hani ortamda Türk var konuşmayalım derler diye düşünerek sukunet ortamını bozmasınlar diye. Fakat bu şımarık ergenlerimiz benimle çok ilgilenmeden sohbeti az biraz sansürleyerek devam ediyorlar. Yazık aileleride bunları okuyorlar diye biliyor. O kadar üzülüyorum ki bu olaya. Okuyamayan, okuma şansı olmayan, olamayan o kadar insan var ülkede. Birde bunlar gibi imkanı çok bol olan okuma ile alakasız insanlar var. Klasik laf olacak ama parası olan yurtdışında okuyor hakikaten. Tabi çok az bir kısımda hak ederek okuyor onlara lafımız yok.

Cafeden çıkıyorum ve otelin yolunu tutuyorum. Çantamı alıp gara gideceğim ama mesafe biraz fazla. Resepsiyonist bayana anlaşmalı oldukları taksinin gara kadar ne kadar alacağını soruyorum. Telefon açıyor ve soruyor 5-6 Euro gibi bir rakam tutuyormuş. Çok geçmeden taksi geliyor, teşekkürlerimi edip çıkıyorum ve doğru gara gidiyoruz. Taksici heryerde taksici bunu unutmayın, adamlarda sohbet her zaman var. Ama bu, ingilizce ile litvanca karışımı enteresan bir dil ile konuşuyor. Anlamadım dediğimde ise ingilizceyi biraz daha fazla serpiştiriyor. Gara daha doğrusu otobüsün kalkacağı durağa varıyorum. Allahtan hemen yanında bir avm var soğukta sığınabileceğim, çünkü o durakta otobüsü beklersem, yeni bir heykel olarak işe başlarım Vilnius’da. Evet avm kültürü burada da var. Aslına bakarsanız avrupanın birçok ülkesinde var bize özel bir yapı değil. Seviyormuyum? Tabiki hayır avm dolaşmak kadar sinir bozucu bir eylem yoktur bence ama bu durumda yararlanmak zorundayım, çünkü içerisi sıcak ve butik kahve dükkanı var. İçeri giriyorum ve avm kapanana kadar duruyorum çünkü, otobüsüm geç saatte kalkıyor. Sonraki durağım Varşova yani Polonya.

Good Luck!
Beni şaşırtan bir olayı daha anlatmak istiyorum. Her mekandan, alışverişden yada karşılık bir diyologdan sonra teşekkür eder ve iyi günler dilersiniz ya hani, işte baltık ülkelerinde iyi günler dilemek yerine iyi şanslar diliyorlar. Tıpkı hostel filminde olduğu gibi. Demekki filmdeki bu “Good luck…” repliği o filme özel değilmiş, bu coğrafyadaki insanların kullandığı bir sözmüş. Tabi ilk duyduğunuzda direk kafada film işlemeye başlıyor 🙂

Son söz olarak…
Vilnius güzel bir yer, küçük kendi halinde yaşayan bir şehir. Dilencisi ve ayyaşı çok fazla hatta bir önceki durağım olan Riga’dan çok daha fazla. Geceleri sokaklar çok boş ve ıssız sanki birilerini kesseniz kimse duymayacak gibi bir durum var. Kızları çok güzel evet kabul ediyorum bunu fakat hemen hemen hepsi aynı yani sarı saçlar ve mavi gözler kısmen düzgün bir fizik. İlk birkaç görüşte etkileyici fakat bir zaman sonra minyonların arasında düşmüşsünüz hissi veriyor. Bir şehri yada milleti kızlarına göre değerlendiren biri olmadığım için bu nokta üzerinde çok fazla durmuyorum. İnsanların büyük çoğunluğunda birşeyler yapma çabası, bir çalışma ve ilerleme çabası var bunu görebiliyorsunuz. Özellikle belediye başkanları çok marjinal hareketleri olan biri. Park edilmez tabelası olan bir yerde araç park eden zengin bir Vilnius’lunun mercedesinin üzerinden tank ile geçmek gibi. İzlemek isteyenler buraya tıklayabilir. Keşke bizde de böyle belediye başkanları olsa diyorum.

Vize gerekli mi?
Evet vize gerekiyor Schengen vizesi ile ülkeye giriş yapabilirsiniz.

Çantamızda neler olmalı?
Su, muz ve küçük atıştırmalıklar iyi olur. Giysi olarak ise çok sağlam bir mont şart. Hem yağmurdan, hemde soğuk iskandinav rüzgarından koruyacak iyi bir mont olmalı. Ayakkabı seçiminizde önemli, yürüyüşde size sıkıntı yapmamalı ve ayağınızı sıcak tutmalı. Güzel bir tumbler da alabilirsiniz yanınıza içine sıcak kahve ohh ne güzel her molda içiniz ısınır.

Nerede konaklanmalı?
Vivulskio Hoteli tavsiye ederim hem odaları tertemiz ve güzeldi hemde ilgi alaka iyiydi. Bu seyahatimde hostel tercih etmedim.

Ne yenir ne içilir?
Mutfak kültürü yine sıfır… Beni etkileyen kahve, avmde beklerken aldığım kahve idi onun haricinde iyi bir kahve içemedim ne yazıkki.

Hatıra olarak ne alınır?
Magnet ilk sırada sonrasında ise içinizi ısıtacak herhangi birşey alın buradan baktıkça soğuk havayı hatırlarsınız.

İnsanlarla iletişim nasıl?
İnsanlarla iletişimde sorun yok, eğer ingilizce bilen birini bulabilirseniz tabi. Gözlemlerime göre 25-35 yaş arasında olanlar genelde biliyorlar. Daha ileri yaşta olanlar bilmiyor. İnsanlar oldukça iyi davranıyorlar. Turizm gelişmekte olduğundan bu konuda özenli davranıyorlar.

Ne zaman gidilmeli?
Kesinlikle yaz aylarında gidilmeli, Haziran yada Temmuz gibi. Benim gittiğim zaman -Ekim ayı- soğuk esen rüzgar vardı. Bir rüzgar direk iliklere doğru gider mi? Evet gider, eğer Vilnius’daysanız gider.

Mutlaka görülmesi gereken yerler nereleridir?
Gediminas Caddesi, Gediminas kulesi, St. Anne’s Kilisesi, Vilnius Soykırım Kurbanları Müzesi, Katedral Meydanı ve Vilnius Katedrali, National Museum of Lithuania ve Litvanya National Drama Tiyatrosu.

Peki ne kadar zaman ayırmalıyız?
1 gün yeterli bir süre.

Vilnius şehir rehberi, vilnius seyahat rehberi, Vilnius gezi rehberi, vilnius seyahat rehberi, Vilnius öneri rehberi, Vilnius seyahat rehberi, Vilnius seyahat rehberi, Vilnius seyahat, vilnius seyahat rehberi, Vilnius gezi, Vilnius, vilnius seyahat rehberi, Litvanya, vilnius seyahat rehberi, Litvanya seyahat rehberi, vilnius seyahat rehberi, vilnius seyahat rehberi, vilnius seyahat rehberi, vilnius seyahat rehberi, vilnius seyahat rehberi, vilnius seyahat rehberi, vilnius seyahat rehberi, vilnius seyahat rehberi, vilnius seyahat rehberi, vilnius seyahat rehberi, vilnius seyahat rehberi, vilnius seyahat rehberi, vilnius seyahat rehberi, vilnius seyahat rehberi, vilnius seyahat rehberi, vilnius seyahat rehberi, vilnius seyahat rehberi, vilnius seyahat rehberi, vilnius seyahat rehberi, vilnius seyahat rehberi